Urfa'nın gezen yazarı olarak bilinen Mehmet Sarmış, kentin varoşlarını turlamaya ve gördüklerini sosyal medya hesabından paylaşmayı sürdürüyor.
Eyyübiye'nin tepelerinde bir eve konuk olan Sarmış, anlatılanlar karşısında iç geçirip, şu yazıyı paylaştı:
''Şehrin tam dışı. Her taraf kayalık.Bir çukurun içine oturtulmuş, küçük bir avlu ve tarifinden aciz kaldığım bitişik küçücük, ahşap tavanlı odalar.
Dolap olmadığı için giyecekler ortalıkta, mutfak olmadığı için kapkacak yerlerde.
30'lu yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim kadının şimdilik 7 çocuğu var. En küçük ikisi daha kucakta.
Aklıma ilk gelen: "Bu şartlarda bu kadar çocuk niçin?" sorusunu ayıp olur diye sormuyorum.
En büyük kız As... liseye gidiyor. O kadar hanım, o kadar zeki, o kadar güzel konuşuyor ki!
Dişi apse yaptığı için çenesi şişmiş en büyük erkek En.. de öyle.
"Yağmur yağınca evimiz damlıyor." diyor anne.
Arkadaşıma "Keşke bir hayırsever tavanı beton yaptırsa..." diyorum.
As... "Duvarlar çok zayıf kaldırmaz ki!" diye atılıyor hemen.
Ev yeniden yapılmalı diye anlıyorum bu sözleri.
"Eşiniz..." diye soruyorum kadına.
"İnşaatlarda amelelik yapıyordu, düşüp kolunu kırdığı için şimdi çalışamıyor." diyor.
"Peki nasıl geçiniyorsunuz?"
Cevabı şaşırtmıyor: "İşte böyle hayırseverlerin yardımları ile..."
Kendinin ve eşinin ailelerini soruyorum.
"Onlar da perişan durumda. Kimsenin kimseye yararı yok." diyor.
Gün boyunca uğradığımız bütün evler dert doluydu. Fakat bu aile kalıyor aklımda ve kalbimde.
Yoğun bir hüzün.
Ve sadece bugüne değil, geleceğe dair kapkara düşünceler...
Sorun sadece yoksulluk değil.
Bir şekilde karınları doyar, ihtiyaçları iyi kötü karşılanır.
Esas sorun büyük, derin, çok boyutlu.
Bu insanlar o ıssız yerde, o şartlarda her türlü tehlikeye açıklar.
Kadın, "Yazın yılan, akrep de çok." diyor ama o da değil.
Oralarda "ipsiz sapsız", madde bağımlısı, namus haini, hırsız, katil, her şey olabilir.
Bu kız ve diğer çocuklar için risk çok.
Sadece bugün için değil, yarın için de...
Böyle bir bugünün yarını nasıl olabilir ki?
Gerçi çocuklar okula gidiyormuş.
Nasıl bir eğitim öğretim?
Ve ne zamana ve nereye kadar?
Şimdi anne ve babalarının kontrolündeler. Peki, yarın ergenlik çağına girdiklerinde?
Birisi veya daha fazlası uyuşturucu ile karşılaştığında?
Tiktok'la tanıştığında?
Birileri kızlara göz diktiğinde?
Veya babaları daha çocuk yaşta iken para için veya başından savmak için ilk talipliye vermeye kalkıştığında?
Erkekler suç örgütleri ile karşılaştığında?
İşsiz kârsız kalıp kendilerine suç karşılığı para teklif edildiğinde?
...
Uzayıp gidiyor riskler, tehditler, tehlikeler.
Bu çocukların bu şartlarda okumaları çok zor, iyi bir meslek sahibi olmalarıysa imkânsız gibi.
Anne ve babalarınkine benzer bir hayat kuvvetle muhtemel.
Böyle bir ev, böyle bir aile, çok çocuk ve dışarıdan gelecek yardımlara bağlı buna benzer bir hayat...
Şimdi böyle 1 aile, yarın böyle veya daha kötü en az 7 aile demek olur.
Şimdi böyle on binlerce aile olduğuna göre yarın yüz binlerce aile demektir.
Böyle şeyleri düşününce sadece üzülmüyorum, korkuyorum da...
Zaman zaman söylediğim bir endişemi bir kere daha haykırayım:
Bu gidişle tehlike sadece o semtlerle sınırlı kalmaz.
Şehrin her tarafını tehdit eder.
Zaten etmeye de başlamış durumda.
Görmezden gelmek veya bizden sonrakilere ertelemek olmaz.
En kısa zamanda ve topyekûn bir mücadeleye girmek şart!''
Yorumlar
Kalan Karakter: