Tarih: 10.07.2023 16:14

Böyle yok olmasını mı bekleyeceğiz?

Facebook Twitter Linked-in

Yok olmak üzere olan Germuş kilisesi gündemden düşmüyor.

Dağeteği köyünde yer alan Germuş kilisesi ve çevresi 2011'de Bakanlar kurulu kararı ile turizm merkezi ilan edildi. Buranın Turizm faaliyetleri ve hareketlerinin geliştirilebileceği bir çekim merkezi olacağı ifade edildi. Aradan geçen sürede defalarca söz verildi ancak Germuş kilisesinin kaderi değişmedi, gördüğü deprem de cabası..

Yazar Mehmet Sarmış, Germuş kilisesini inceleyip son durumu sosyal medya hesabında gündeme getirdi, yetkililere çağrıda bulundu. 

İşte Sarmış'ın Germuş izlenimleri: 

''Garmuç ya da Urfa’da bilinen adıyla Germuş.

Urfa şehir merkezine 10 km mesafede bulunan çok eski bir Ermeni köyü. Zamanında bazı Müslüman aileler de yaşıyormuş.

Şimdi Haliliye ilçesine bağlı Dağeteği Mahallesi.

Tehcir’den sonra Ermeniler burayı da boşaltıp gitmişler.

Köy, Atatürk tarafından, Birinci Dünya Savaşı’ndaki desteğinden dolayı Uceymi Sadun Paşa’ya hibe edilmiş.

Köyde Ermenilere ait pek çok tarihi kalıntı var. Okul, kilise, mezarlık ve çok sayıda ev, tünel, mağara… Aradan geçen süre içinde köydeki tarihi doku ağır darbe almış; tam bir harabeye dönüşmüş.

Kalıntıların en görkemlisi ise esas adı Surp Asdvadzadzin olan Germuş Kilisesi… Germuş denince akla ilk gelen yer de orası.

Geçmişi çok eskiye gidiyor. Mevcut binanın 19. yüzyılda inşa edildiği söyleniyor.

Uzun zamandır metruk olduğu için başına gelmeyen kalmamış. Yıllarca gübre deposu ve ahır olarak kullanılmış. Hazine avcıları tarafından delik deşik edilmiş.

Deprem de son bir darbe vurmuş.

Köyün, özellikle de kilise binasının bu perişan hali ve böyle giderse muhtemel akıbeti üzerine bugüne kadar çok yazıp çizen oldu.

Restore edilsin, turizme kazandırılsın diye çok çeşitli projeler geliştirildi.

Ancak bugüne kadar bir sonuç çıkmadı.

Çok istememe rağmen bugüne kadar görememiştim.

Cumartesi günü Mahmut Kaya ve Tahir Coşandal ile beraber Göbeklitepe’den dönerken oraya da uğradık. Onlar daha önce görmüşler, benim hatırıma geldiler.

Köyün içinden geçerken tarihi kalıntıların bir kısmını gördük, ama vakit uygun olmadığından durmadık. Her tarihi yerde yaşadığım o hüzün duygusu yeniden sökün etti.

Doğrudan kilise binasına yöneldik. Bir köy için çok çok büyük bir kilise.

Daha önce fotoğraflarını çok gördüğüm binanın önce etrafında dolaştım. Zamanında çok sağlam olduğu anlaşılan bina şimdi her tarafından dökülüyor. Sac kaplı güneydeki ana kapısı kapalı. Kapının ve duvarların üzerinde olmaz olmaz yazılar…

Manzarayı tariften acizim. Tavan ve kubbeler delinmiş, her taraf delik deşik, taş, toprak, harabe… Kuşlara yuva olmuş. Tabanı, denildiği gibi hazine bulmak için birçok yerden kazılmış.

Burası farklı bir dine ait olsa da, nihayetinde bir mabet…

Daha 100 yıl önce buraya toplanan insanların kendi inançlarına göre Yaratıcı’ya tapınıp dua ettiklerini düşündüm.

Aklım tarihin acıklı olaylarına gitti. İçimdeki hüzün biraz daha büyüdü.

O ayeti hatırladım:

“Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.” (Bakara Suresi’nde iki yerde geçiyor: 134 ve 141. ayetler)

Olan olmuş, giden gitmiş.

Gayrimüslimler asırlarca kendi mabetlerinde diledikleri gibi ibadet etmişler. Kimse oralara dokunmamış, yıkmamış.
Şimdi bu kilisenin bu halde olması kabul edilebilir değil.

Cami yapalım deseniz, köyün camisi var, hemen ötede görünüyor, ihtiyaç yok.

Kilise olsa, gelecek kimse yok.

Böyle yıkılıp gitmesini mi bekleyeceğiz?

Yazık değil mi?

Oysa restore edilse, köydeki diğer kalıntılar da mümkün olduğunca ortaya çıkarılsa, bakımları yapılsa…
Köy Göbeklitepe’ye 5 km mesafede. Yol bağlantısı sağlansa…

Oraya gelen turistler buraya da gelmez mi?

Urfa’nın tanıtımına ve turizme katkıda bulunmaz mı?

Köylüler bundan faydalanmaz mı? Yarın öbür gün buraya konaklama, yeme içme, hediyelik eşya satma gibi imkânların geldiğini düşünelim bir…

Neden olmasın?

Fakat öte yandan İslami eserlere bile doğru dürüst sahip çıkmadığımız geliyor aklıma. İşte Harran’ın durumu ortada. Sit alanına yapılan kaçak yapılaşma bir türlü önlenemiyor.

Söylesen dinleyen yok. Söylemezsen vicdanın sızlıyor.''


 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —